Sureler

Göster

Âl-i İmrân Sûresi 21. Ayet

اِنَّ الَّذٖينَ يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيّٖنَ بِغَيْرِ حَقٍّۙ وَيَقْتُلُونَ الَّذٖينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَلٖيمٍ

21-Allah’ın ayetlerini inkar edenlere, peygamberleri haksız yere öldürenlere ve insanlara adaleti emredenleri öldürenlere, bütün bunlara acı azabı müjdele!

 

Allah görüyor, biliyor, haber veriyor. Allah’ın ayetlerini inkar ederler nebiler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürürler.

Cenâb-ı Hakk taasssupvari gerekçelerini de yüzlerine vuruyor. Hani sizden olmadığı için Hz. Muhammed’i inkar ediyorsunuz, peki neden sizden olanları öldürüyordunuz? Demek asıl mesele üzerinize otorite istemiyorsunuz. Çünkü hevanızı ilah edinmişsiniz. Onun telkinlerinden asla dışarı çıkmıyorsunuz. Allah’ı, resulünü, kitabını inkar pahasına da olsa keyfinizi mazlumlar üzerine kurduğunuz tahakkümlerinize devam etmek istiyorsunuz. Zengin olmak için, yasak olduğunu söylemek isteyenleri öldürüyorsunuz. Mesele anlaşılmıştır. Bağa geliş sebebi üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi. Zulmün baskının kaynadığını despotluğun kalkıp adaletin, insafın, insan haklarının gelmesini asla istemiyorsunuz. O halde azapla müjdelenmeyi, cezayı, yaptıklarınızın karşılığını görmeyi, nefsi hevaya, şeytana, dünyaya tapmanın cezasını hak ediyorsunuz.
 

Allah'ın ayetlerini inkar edenler...

Allahu Teâlâ ahbabı olan erbabı medihten sonra küffarı zemmedip, hakiki din erbabını 'Urvetü'l vüska'yı beyan buyurdu.

"Allah'ın âyetleri", daha önce bahsedilmiş olan Kur'ân ve Hz. Muhammed mânâsında olabileceği gibi, umûm manasında da olabilir. Yani Hz. Muhammed'in nübüvvetini inkâr eden, Allah'ın bütün âyetlerini inkâr etmiş olur. Çünkü bu hususta tenakuza düşen kimse, Allah'ın hiçbir âyetine imân etmiş olmaz.

'Allah'ın ayetleri', ilahi kitabın ayetleri olabileceği gibi, mucizeler de olabilir.
 

Haksız yere peygamberleri öldürenler...

Bu hitap onların babalarının yaptığı kötü fiili onlara kevn-i sabık alakasıyla isnaddır. Çünkü evlatlar babalarının yolunu seçip onların fiillerinden razı iseler, onu yapmış gibi, aynı karaktere sahiptirler.

Ayrıca Efendimiz devrinde yaşayan ehl-i kitaba bir tehdittir. Onlar, Hz. Peygamber'i ve mü'minleri öldürmek istiyorlardı. Bunu çok istedikleri için, peygamber öldürme vasfı mecazen onlara verilmiştir. Kevn-i lahıktır.

İnsanlık, Kuran'dan önce, iyiyi, güzeli, doğruyu, mutluluğu getirecek nitelikte bir kültüre sahip değildi. İnkar psikolojisinin sebep olduğu buhranlar insanlara ızdırap çektiriyordu.

Küfür hastalığı, sadece sahibine zarar vermekle kalmamış, kalpten kalbe, beyinden beyine, nefisten nefise bulaşmıştı. İnkar, ferdî olmaktan çıkıp toplumsal boyut kazanmıştı. Bu dereceye gelen küfür akımı, kitleleri etkisi altına alınca, bir yanardağ gibi hem ferdin hem de toplumların güzel değerlerini yakıp kül etmişti.

İşte karanlıklar içinde kalan bu ruh, insanları Allah'ın vahyini inkara, peygambere sırt dönmeye götürdü.

Ebu Ubeyde b. Cerrah "Ya Resûlallah, Kıyamet günü en şiddetli azâb görecek olan kimdir?" diye sorduğunda, Hz. Peygamber "Bir peygamberi veya ma'rufu emredip kötülükten nehyeden bir insanı öldüren kimsedir" buyurdu, sonra da bu âyet-i kerimeyi okudu ve şöyle dedi:

"Ya Eba Ubeyde, İsrailoğulları bir günün ilk saatlerinde, bir saat içinde kırk üç peygamber öldürdüler. Bunun üzerine İsrâiloğullarının zâhid ve abidlerinden yüz on iki kişi kalkıp, peygamberleri öldürenlere emri ma'ruf nehyi münker yaptılar. İsrâiloğuları aynı günün sonunda onların da hepsini katlettiler. Allahu Teâlâ'nın âyette bahsettiği kimseler bunlardır."

• Yine o yahudiler, Yahya (as)'ı öldürmüş ve Hz. İsa'yı öldürdük-lerini iddia etmişlerdir.

Peygamberleri bazen savaşarak öldürürlerdi. Bazen de savaş olmaksızın doğrudan öldürürlerdi.

 Peygamberlerin öldürülmesi zaten haksız yere işlenen bir fiildir; 'Haksız yere' kaydının konması, işlenen günahın ne büyük ve ne kötü olduğunu vurgulamak içindir,

• Yine 'Haksız yere' denmesi, peygamberleri öldürenlerin bu fiilleri haklı gerekçelerle, adalet uğruna işledikleri iddiasında bulunduklarına, bu iddianın asılsızlığına tarizdir. İtham edilen tarafı dinlemeden, delilleri incelemeden ve tarafsız bir karar olmaksızın "hakk"ın yerine "güc"ün ikâme edildiğine dikkat çekmektir.

Hak ve adalet duygusunu yitiren kişi gerçeği aramak yerine kendi düşünce, saplantı, hırs ve menfaatlerine uymayan her şeyi ortadan kaldırmaya yönelir, güneşi balçıkla sıvamaya kalkışır. Bu yol, hareket edeni daha çok dibe çeken bir bataklıktır. İnkar davranışlara, oradan insan ilişkilerine sıçrar ve öldürmeye kadar uzanır.

Menfaatlerini her şeyin üstünde tutan yahudiler de, kendilerini aydınlatmak, yanlışlarını düzeltmek ve saadet yolunu göstermek üzere gönderilmiş peygamberleri bile öldürmekte tereddüt göstermemişlerdir. Yahudilerin geçmişinde öldürdükleri peygamberlerin kan kokusu vardır.

Peygamberlerin öldürülmesi, insanlığın gelişmesini yavaşlatmış, bugünkünden daha ileri bir seviyeye gelmesini önlemiştir. Peygamberlere karşı koymak ve onları öldürmek, insanlığın temiz ırmağına zehir saçmış; insanlığın başına belalar gelmesine sebep olmuştur. Hz. Peygamber'in devraldığı kültür bu olgularla malûl durumdaydı.

Günümüzde de insanlık kendi gönlündeki imanı, adaleti, hukuku hançerlemeye, sevgiyi, hoşgörüyü, güzelliği katletmeye devam etmektedir. Peygamberler bedenen değil ama, ruhen hançerlenmektedir.

Nebilerin öldürmesi şekil değiştirerek devam etmektedir. Gençlerin beynine sokulan her yanlış bilgi bir hançer görevi yapmaktadır. Artık hançerin yerini kitaplar almıştır.
 

İnsanlardan adaleti emredenleri öldürürler.

Öldürülen peygamberlerin hemen ardından, adaleti emredenlerin öldürülmesini zikretti. Bu da, korku ve tehlike zamanlarında, emri ma'ruf, nehyi münker yapanların, peygamberlerin mertebelerinin hemen peşinden geldiğine delâlet eder.

Kur'ân-ı Kerîm'in bu tasvirine göre, adaleti aramak yerine güç kullanmakla, küfür arasında sıkı bir bağ vardır. Ayetin başında geçen "kefere" fiili de sözlükte "perdelemek, örtmek, gizlemek, yalanlamak" anlamlarına gelir.

Hz. Peygamber'in huzurunda biri ayağa kalkarak: "Hangi cihad daha üstündür?" diye sorunca, Hz. Peygamber şöyle demiştir: "Cihadın en faziletlisi, zâlim hükümdara karşı hakkı söylemektir."

 

فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَلٖيمٍ       Onları acıklı azab ile müjdele!

Ayet, mecaz ifade eder. Onları azâbla korkutmak, itaatkâr kimseleri nimetlerle müjdeleme yerine geçmiştir.

Tebşîr "müjdelemek, sevindirici haber vermek"tir. İnkarcıların çarptırılacağı elem verici azabın müjde ifade eden fiil ile bildirilmesi, bunca cinayet ve haksızlıktan sonra kendilerine verilebilecek müjdenin ancak bu kadar olacağını ima eden bir istiaredir.


Tevilâtı'n Necmiyye'den

Ayetleri inkar edenler, Dinden ve sair haktan, şehvetlerine meyil yüzünden mahrum olanlar.

Peygamberleri; Kamil ve vuslat ehli, kulları davet eden, gayb ilhamlarının vahyi ile müşerref olmuş kalp nebilerini,

Ve adaleti emredenleri öldürenler; tevhidi savunup ağyarı nefy eden, tevhidi emreden, kalbin ordusu ruhani kuvvetleri öldürenler.

O kafirleri acıklı azapla müjdele; onlara hicap azabı ve Rabden uzaklaşma vardır.

Belagat

✽  اِنَّ الَّذٖينَ يَكْفُرُونَ "Muhakkak ki inkar edenler" cümlesinde Müsnedin ileyhin ismi mevsulle gelmesi; haberin zem ve ikab için olduğunu bildirmek, ayrıntılı haber vermek içindir.

✽  Burada nebileri öldürmek ehli kitaba ait bir vasıftır. Tebliğcileri öldürmek Mekke müşrikleri ile ortak vasıflarıdır. Cem mea taksimdir.

✽  فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَلٖيمٍ, cümlesi ile umumileştiğinden cem mea taksim ve tamim olmuştur.

✽  بِغَيْرِ حَقٍّ Haksız yere, ifadesi itnabtan iygaldir. Bir nükteye binaen gelmiştir. Ayrıca onların kötülüğünü zemmetmede ziyadelik bildirir.

✽  Onları uyar, yerine müjdele, fiilinin gelmesi uyarı için istiare-i tahakkümiyedir. İstiare-i inadiye ve istiare-i tebaiyedir. Müstearun minh ve leh ikisi de akli olduğundan camisi de aklidir.

Ahirete inanmayanlar azapla, cehennemle alay ederler. "Benim cennette ne işim var, ben sıkılırım. Oyuncular, sanatçılar, cehennemde. Ben orayı tercih ederim" diyecek kadar ileri gidenlere Cenab-ı Hak alay muamelesi yaparak "Onları müjdele" buyurarak, alaycı güruha müşakale yapıyor.