74-Rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah çok büyük lütuf sahibidir.
"O, rahmetini dilediğine has kılar. Allah, büyük fazl sahibidir"
Bu ifade, önceki ayeti tekid eder. Ancak, iki ayet arasındaki fark şudur: Fadl, fazlalık ve ziyâde demektir. Bu fazlalık, ilâve yapılan şeyin aynı cinsindendir. Bundan dolayı Cenâb-ı Hak, "Lütfu inayet, muhakkak ki Allah'ın elindedir" buyruğu ile, kendisinin, onlara verdiği yüce makamların bir mislini de, kullarından bazısına verebileceğini, hatta aynı cinsten daha fazlasını bile verebileceğini beyân etmiş, sonra da, "O, rahmetini dilediğine has kılar" buyurmuştur.
Rahmet ise fazldan daha üstün bir şeydir. Bu rahmet, şeref ve mertebe bakımından, yahudilere verdiğinden farklı bir mertebeye ulaşabilir. Hatta onlara verdiği ile mukayese edilemeyecek kadar yüce ve üstün olabilir.
Allahu Teâlâ'nın kullarını aziz edip, ikramda bulunmasının mertebeleri sonsuzdur. O'nun in'âmını ve ikramını muayyen mertebelere ve şahıslara has kabul etmek, kudret ve hikmetinin kemâlini bilmemektir.
Yahudiler, dünyaya birçok ahlaksızlığı öğrettiği gibi ırkçılık hastalığını da bulaştırmıştır. Bu ırkçılık onlara çok pahalıya mal olmuş, milyonlarca insanı tüketmiş ama onlar hala hastalığından memnun görünmekteler.
Oysa izzet, Allah'a, Rasulüne ve onlara iman edenlere aittir. İmanını yitiren hangi ırkdan olursa olsun izzetini yitirir.
İnsanlığa bir rahmet tecellisi; Peygamberlik...
İnsan irade ve hürriyet nimetiyle birlikte büyük bir imtihana tabi tutulmuş, cennet ve cehenneme aday kılınmıştır.
Öte yandan insan, canlısıyla, cansızıyla, alemdeki birçok varlığın karakterlerini bünyesinde toplamıştır. Taş gibi sert de olabilir, pamuk gibi yumuşak da. Kurnazlıkta tilkileri, merhametsizlikte canavarları çok geri bırakabilir.
Her yöne gidebilen, dilediğini yapabilen, doğru ve yanlış hareket edebilen ve çok farklı ve birbirine zıt şeyler söyleyebilen bu varlık için bir rehber gereklidir. Bu rehber akıl olamaz. Çünkü akıl varlık alemini kimin yarattığını, insandan neler istediğini, hangi işlerden razı olduğunu, ölüm ötesinin hangi beldeye çıktığını cevaplandıracak güçte değildir.
Aklın bu acizliği, bir rehberi gerekli kılar. Bu rehber; peygamberdir. Peygamber Allah (cc)’ın razı olduğu insan modelidir. Taklit edilmesiyle hidayete kavuşulan örnek şahsiyettir.
Peygamberlerin sayısı yüz yirmidört bindir. Bunlardan resul olanlar üç yüz onbeştir.
Necip Fazıl Kısakürek birgün vapurla Karaköy'e geçerken yanına bi adam gelip;
- Üstad ne gerek vardı peygamberlere, biz kendi yolumuzu kendimiz bulurduk, der. Necip Fazıl başını kitaptan kaldırıp cevap verir:
- O zaman vapura neden bindin yüzerek geçsene karşıya!
Belagat
• 'Rahmetini dilediğine tahsis eder' cümlesi, kinayedir. Peygamberlik rahmet kelimesiyle ifade edilmiştir.
• يَشَٓاءُ Dileme, fiili kalp fiilidir. İki meful alır. burada ikisi de mahzuftur, fazla sözden kaçınmak ve muhatapça malum olup anlaşılan bir şey olduğu içindir. Yani 'Rahmetini tahsis etmeyi dilediği kişiye' demektir.
• ' Rahmet - رَحْمَة ' ve ' fadl - فَضْل ' kelimeleri arasında muraat-ı nazır vardır.
• 'Allah büyük fadl sahibidir وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظٖيمِ ' cümlesi itnabdan; tezyil, mesel tarikına cari olan kısmına girer.
TEZYİL : İtnab bölümlerinden olan tezyil, kelime anlamı olarak kuyruk demektir. kelamın sonuna eklenen ifadedir. Eğer bu ek cümle, kullanıldığı cümleden başka bir yerde kullanılınca, manada bir eksiklik, yanlışlık olmuyorsa bu tezyile 'Mesel tarikına cari tezyil' denir.
Eğer bu ek, başka bir yerde kullanılınca eksik mana doğuyorsa bu itnab cümlesine 'Mesel tarikına cari olmayan tezyil' denir.