85- Kim İslam’dan başka bir din arzu ederse onlardan asla kabul edilmeyecektir, ahirette de o hüsrana uğrayacaktır.
İslam hem semavatın hem arzın dinidir. Allah ondan başka din kabul etmez.
Her kim İslâm'dan başka din ararsa Allah'ın tescil buyurduğu yoldan başka bir yola sapmış, selim fıtratın özünü yitirmiş, kaybetmiştir.
✦ Her kim bizim bu dinimiz üzere olmayan bir amel işlerse o reddolunur. Hadis-i Şerif
✦ Andolsun ki İslam direğinin kulpları bir bir bozulacaktır. Ne kadar kulpu kazaya uğrayıp bozulursa, insanlar hemen ondan sonraki kulpu bozmaya teşebbüs edeceklerdir. Bu kulpların ilki hüküm, sonu ise namazdır. (Hadis-i Şerif, İbn Hibban)
✦ Ahir zamanda insanlar heveslerine uyarak farklı görüşlere saptığında bunlardan etkilenmeyen çöldeki (tenhadaki) erkeklerin ve kadınların dinine sarılın (Hadis-i Şerif, Deylemi, İbni Hibban)
Her fikir her inanış, tek mevsimlik vesselâm;
Zaman ve mekân üstü, biricik rejim İslâm. (N. Fazıl)
“Allah katında tek din İslam’dır” ve bu dinin kitabı Kur’an, Peygamberi ise Hz. Muhammed’dir.
Peygamberimiz son peygamber ve bütün peygamberlerin en üstünüdür. Bütün alemler O’nun yüzü suyu hürmetine yaratılmıştır. Bütün peygamberlerin en önemli görevlerinden birisi de O’nun gelişini müjdelemektir. İlk insan Hz. Adem O’nun ismini söylediği için affolmuştur.
Peygamberimizin de ifadesiyle, Hz. İsa, Hz. Musa, Hz. İbrahim ve diğer peygamberler, Efendimiz'in ﷺ döneminde yaşamış olsalardı O’na biat etmekten, O’na ümmet olmaktan başka bir çareleri olmayacaktı. Peygamberimiz dünyaya gelip, görevini devraldıktan sonra, kendisinden önceki bütün dinlerin hükümleri nesh edilmiştir. Yani hükümleri geçerli değildir.
Son ve mükemmel kitap Kur’an geldikten sonra, tahrif olmamış dahi olsa –ki hepsi tahrif olmuştur- İncil, Tevrat, Zebur bütün kitap ve sahifelerin hükmü ortadan kalkmıştır. Allah tarafından yapılması ya da yapılmaması istenilen her şey Kur’an’da mevcuttur.
Âhirette hüsrana uğramak, sevaptan mahrum, cezaya da duçar olmakla gerçekleşir. Kişinin dünyada iken yapamadığı salih amellere karşı duyduğu üzüntü ve dünyada iken kendi bâtıl dinini yerleştirme hususunda katlandığı çile ve meşakkatler de hüsrana dâhildir.
Gelişen ilim ve tekniğin baş döndürücü cazibesine kapılıp bu gelişmelere imkân veren kanunların kim tarafından idare edildiğini düşünmemek, kendi kendini inkâr etmek kadar şaşırtıcıdır.
Meselâ bir gen harikasını keşfedip, ataların bütün özelliklerini nesilden nesile aktaran bu çok küçük varlığın, çok yüce bir kudretle imal edildiğini düşünememek kalb körlüğüdür. Milyarlarca eşyayı ismiyle, rengiyle ve biçimiyle kendinde toplayıp bir sinema şeridi gibi, istediği zaman düşünüp göz önüne getirebilen insan dimağını, benzeri olmayan bu bilgisayarı kim imal etmiştir? Ondan çok daha kudretli, yetenekli bir el ve o elin kurduğu çok üstün bir sistemin olması gerekmiyor mu?
Tekniğin gözalıcı buluşlarına hayran kalıp herşeyi insan zekâsına mal edip meselenin içinden çıkıvermek belki kolay bir yoldur. Ama hiçbir zaman inandırıcı ve müsbet sonuca götürücü değildir. Milletlerin tarihinde birtakım zikzaklar meydana gelir, nice millî felâketlerle karşılaşır, ama sonunda tek tutanakları, Allah kalır; ilmin ve tekniğin sonuç vermediğini görünce Allah'a olan inançları bir kat daha artar.
Fırtına dinip sakin bir hava başlayınca Allah'tan yavaş yavaş uzaklaşma gafletine düşülür. Maddî refah kısa zamanda onların maddeciliğin çukuruna iter, inkâr ve inat havası esmeye başlamıştır.
İslâm ülkeleri çoğu kez geri kalmışlığı kendi bilgisizliğinde değil, dininde arayarak başka milletlerin kültürüne kapı açıp kurtuluş aradı. Ama bulamadı. Kendi değerlerini bir tarafa itme bedbahtlığına uğradı. Sonunda doğu ile batı arasında sallantıda kaldılar; artık ne doğulu, ne de batılıdırlar.
Bu deneme onlara çok pahalıya maloldu. Ruhla beden, dünya ile âhiret arasında büyük bir dengesizlik meydana geldi. Dinden kopuk bir ilim ve teknik kısmen aydınlatıp, mideleri doyurdu, fakat ruhun ihmaline, manevî bağları koparmaya neden oldu. Ruh aradığı gıdayı bulamayınca paslanmaya yüz tuttu.
Bunun sonucu bellidir: Mide ve uçkur; lüks ve konfor; para ve sınırsız hürriyet... İç boşluktan doğan tatminsizlik de buna eklenerek kuşaklar hayat kanununun dışına itildi ve inkâr hastalığına nasıl kurban edildi.
Bugün İslâm âleminde de gençliğin tuğyan etmesinin, eline silah alıp birkaç ateistin uydurma felsefesine kendini adadığının ve bir hiç uğruna ortalığı kasıp kavurduğunun nedeni budur! Maddî refah hiçbir milleti tatmin etmemiştir. İnsanoğlunun aradığı daha büyük amaçlar ve kaynaklar vardır. Millî gelirin çok yüksek oranda gerçekleştiği ülkelerde de bu tuğyan alabildiğine başkaldırmış, dörtnala gitmektedir. Çok medenî geçinen ülkelerdeki intihar olayları, uyuşturucu madde kurbanları gün geçtikçe artmaktadır.
İmansız ölmeye sebep olan şeyler:
1- Yalanda ısrar etmek.
2- Ulemâdan kaçmak.
3- Bıyıklarını sünnet mikdârından ziyâde uzatmak.
4- Erkeklerin ipek giymesi.
5- Gıybette ısrar etmek.
6- Kâfir olsa da komşusuna eziyyet etmek.
7- Dünyâ işleri için, çok gazâba gelmek, sinirlenmek.
8- Fâiz alıp-vermek.
9- Övünmek için elbisesinin kollarını ve eteklerini fazla uzatmak.
10- Sihirbazlık, büyü yapmak.
Müşrikler atalarının dini ile övünüyor; 'Babalarımızın dininden başka din yoktur' diyorlardı. Allahu Teâlâ bu ayetle onları tekzip etti.
Hz. Nuh, Yunus 72'de,
Hz. İbrahim ve İsmail, Bakara 128'de,
Hz. Yakup, Bakara 133'te,
Hz. Musa, Yunus 84'te,
Hz. İsa, Âl-i İmran 52'de,
Hz. Süleyman, Neml 44'te müslüman olduklarını bildirmişlerdir.
✽ Âyet, imanın İslâm olduğuna delâlet eder. Bu ayet önceki ayette geçen 'Başka din mi arıyorlar' sorusunun cevabıdır.
Aslında İslam'dan başka din olmadığı halde, onların ifadesi kullanılarak müşakale yapıldı. İslam'dan başkası din değil, onlar din sanıyor.
✽ 'اِبْتِغيَ Arama' fiili kullanıldı, mecazı mürekkeb, istiare-i temsiliyedir. İslam'ı kabul etmeyenler, bir şeyi beğenmeyip onun yerine başkasını bulmaya çalışanlara benzetildi. 'Onlardan asla kabul edilmez' cümlesinde, terşih sağladı ve teşbih-i tenasi oldu.
✽ 'Kim ararsa' şartından sonra, 'Ve bulursa, bulduğu dini seçer, kabul edilmesini isterse' cümleleri mahzuftur.
✽ 'Onlardan asla kabul edilmez' cümlesi, hezildir. Sanki kulların Allah'a kabul ettirmeleri, O'na bir alternatif sunma hakları var da, kabul edebilmeyecekmiş gibi söylendi.
✽ 'O ahirette hüsrana uğrayanlardandır' vasıtalı kinayedir. 'Bu görüşünden tevbe etmeden ölürse, cehenneme gidecek ve dünyadaki din arayışlarının boş olduğunu görecek, hüsrana uğrayacaktır.' Onlar belki dünyada bazı geçici menfaatlere erebilirler ama elde ettikleri şeyler boş, asılsız şeylerdir. O yüzden akıbetlerinin ahirette hüsran olacağını söylemekle yetindi.