Sureler

Göster

Âl-i İmrân Sûresi 87. Ayet

اُولٰٓئِكَ جَزَٓاؤُهُمْ اَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَعٖينَۙ

87- İşte onların cezası Allah’ın, meleklerin ve insanların hepsinin lanetinin onların üzerine olmasıdır.

 

Allahu Teâlâ, imândan sonra yeniden inkâr edenleri, hidâyetinden men edeceğine dair bir hüküm verdi. Onları dünyada hidâyete erdirmeyeceği gibi, aynı zamanda onlara büyük bir lanet ile lanet edeceğini, âhirette ebedî olarak onlara azâb edeceğini de beyân etti.

Lanet, "suht" manâsına gelir, birisine son derece kızmak demektir. Bu kızgınlık sebebiyle onu tardeder; her çeşit hayır ve rahmetten uzak tutar.

Allah'ın laneti, meleklerin ve insanların lanetinden ayrıdır. Allah'ın laneti; onları cennetten, her hayırdan uzaklaştırması, ceza ve azâb vermesidır. Meleklerin ve insanların laneti ise, sözle olur.
 

Meleklerin ve bütün insanların laneti

♦ Meleklerin ve insanların laneti, onların hayırlardan uzaklaştırılmalarına dair beddua etmeleridir.

♦ Her ne kadar ona lanet etmese dahi, lanet etmeleri gerekir, demektir.

♦ Âhirette birbirlerine lanet edecekler, demektir. Nitekim Cenâb-ı Hak, "(Cehenneme) giren her ümmet kendi arkadaşına lanet edecek" (Araf, 38) ve “Sonra kıyamet gününde birbirinizi inkâr edip, birbirinize lanet edeceksiniz'' (Ankebut, 25) buyrulmuştur.

♦ "İnsanlar" sözünden maksat, mü'minlerdir. Kâfirler ise, insan sayılmamış gibidir. Daha sonra Cenâb-ı Hak, bu üç grubun lanetini zikredince, اَجْمَعٖينَ "hepsinin..." buyurmuştur.

♦ Bütün mahlukat, bâtıldan yana olup kafirlere lanet eder. Ancak kişi, kâfir olmadığına inanmıştır. Buna göre kâfir lanet edince, bilmeden kendi kendine lanet etmiş olur.

Allah'ın zalim topluma toplu bir lanet cezası vermesi, ambargo uygulamasına benzer. Bir toplumun diğerine ambargo uygulaması büyük bir caydırıcılığa sahiptir.
 

Mürtedin hükmü

Resulullah şöyle buyurdu:

"Allah'tan başka ilah olmadığına, benim Allah'ın Rasulü olduğuma şehadet eden Müslüman bir kişinin kanı ancak üç şeyden birisi ile helal olur; Zina eden dul, cana karşı can ve dinini terk edip cemaatten ayrılan."

"Malûmdur ki, âlâ birşey bozulsa, ednâ bir şeyin bozulmasından daha ziyade bozulur. Meselâ, süt ve yoğurt bozulsalar yine yenilebilir. Yağ bozulsa yenilmez, bazan zehir gibi olur. Öyle de, mahlûkatın en mükerremi, belki en âlâsı olan insan, eğer bozulsa, bozuk hayvandan daha ziyade bozuk olur. Müteaffin maddelerin kokusuyla telezzüz eden haşarat gibi, ısırmakla zehirlemekten lezzet alan yılanlar gibi, dalâlet bataklığındaki şerler ve habis ahlâklarla telezzüz ve iftihar eder ve zulmün zulümatındaki zararlardan ve cinayetlerden lezzet alırlar, adeta şeytanın mahiyetine girerler."

Mürted, İslam dininden çıkmış kişiye denir. İslam ise dinlerin en yükseği ve en mükemmelidir. Dinlerin en yükseğini ve mükemmelini terk eden adam, artık başka dinleri ve kanunları tanımaz ve onların terbiyesine girmez. Böyle olunca, mürted tam bir kuralsızlık ve anarşistlik içine düşer. Bu da toplum için büyük bir risk teşkil eder. Nasıl kangren olan aza vücudun bütününe zarar vermemesi için kesilip atılır ise, böyle anarşist ve kuralsız mürted de toplumun bünyesine zarar vermemesi için idam edilip temizlenir.

Müslümanın irtidadı; görülmesi, duyulması, itiraf etmesi veya iki âdil müslüman tarafından şahitlik edilmesi hallerinde sabit olur.

Cezası, eğer tevbe etmezse öldürülmektir. Efendimiz ﷺ "Dinini değiştireni öldürün" buyurmuştur. (Buhârî).

Mürtede had uygulanmadan önce, tevbe edip İslâm'a dönmesi telkin edilir. Hz. Ömer, irtidad edenin üç gün hapsedilip tevbe etmeye çağrılması ve bu zaman zarfında yiyecek olarak suçluya ekmek verilmesi gerektiğini bildirmiştir. Hz. Ali, bu müddeti bir ay olarak uygulamıştır.

Müslüman anne babadan doğan ve müslüman olarak yetişen kimse irtidat edince, tevbe etmeye çağrılmadan had uygulanır. Fakat daha önce küfre girip sonra müslüman olan kimse tevbeye çağrılır.

Allah'a ve Rasûlüne küfreden kimse de tevbe etmeye çağrılmadan öldürülür. Böyle bir kimse tevbe etse dahi durum değişmez. Çünkü, Allah'a ve rasûlüne küfretmek haddi gerektirir. Tevbe ise haddi (cezanın infazını) düşürmez.

İrtidatla birlikte evlilik akdi fesh olur. Ancak mürted tekrar İslâm'a döner ve her iki taraf evliliklerini sürdürmek isterse, yeniden bir nikâh akdi ve mehir söz konusu olmaz. Mürted, müslüman yakınlarına mirasçı olamadığı gibi, o öldüğünde de müslüman yakınları ona mirasçı olamazlar: "Kâfir müslümana, müslüman da kafire mirasçı olamaz" (Buhârî).

Mürted öldüğünde yıkanmaz, kefenlenmez, cenaze namazı kılınmaz ve müslüman mezarlığına defnedilmez. Mürted için istiğfar câiz olmadığı gibi, onu rahmetle anmak da caiz değildir.

 

Belagat

 Müsnedin ileyhin ismi işaret gelişi, aklen ayırmak, muşarun ileyhin takip edeceği vasıflara layık olacağına tenbih içindir.

 Lazım; onlara lanet vardır, melzum rahmetten mahrum kalıp, cehenneme gidecekler.

 'Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların' şeklinde peş peşe sayılması tefridir. Cem mea taksim, tamim.

 Sadece Allah'ın laneti, dense bu da ceza olarak yeterdi. 'Meleklerin ve insanların laneti' de eklenerek, tekit bildiren iygal itnabı oldu.

 Burada lanete uğrayan mürtedler de insan. Fakat onlar insanlıktan kadro dışı bırakılarak, 'Bütün insanların laneti onlaradır' buyruldu. Hem tecrid, hem de Allah katında onların insan sayılmadığına tarizdir.

 'Bütün insanların laneti' hakikat de olabilir. Ahirette mürtedler kendi kendilerine lanet edeceklerdir. Bu iki anlamı barındırdığı için idmaçtır.