Sureler

Göster

Âl-i İmrân Sûresi 95. Ayet

قُلْ صَدَقَ اللّٰهُ فَاتَّبِعُوا مِلَّةَ اِبْرٰهٖيمَ حَنٖيفاًۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكٖينَ

95- De ki: ‘Allah ﷻ doğru söylemiştir, öyleyse İbrahim’in muvahhid dinine uyun, o hiçbir zaman müşriklerden olmadı.

 

Allah'a iftira atan zalimlere mukabil, Allah ﷻ sadıktır. Kullarına rahmet-i ilahi olarak hakkı, gerçeği unutmadan, şaşırmadan, dosdoğru beyan eder. Risalet vazifesiyle gönderdiği elçileri de sıdk, fetanet, emanet, tebliğ, ismet gibi mümtaz sıfatlarla tezyin eylemiş. Onları özü, sözü, iç dışı bir, berrak, mübarek şahsiyetler kılmış.

Tağlib yoluyla onlardan bir örnek, Hz. İbrahim... O'nun dinine uymasını son peygamber Hz. Muhammed'e ve onun şahsında bütün insanlığa emir buyruluyor. Onun şirk koşmadığını ilanla hem onu, hem yukarıda bahsedilen şirk ve iftira sahiplerine tariz ediliyor. (İdmac sanatı)

Ayrıca boyutları Hz. İbrahim'e dayanan yalan ve iftiralardan Hz. İbrahim'i tenzih ediyor. İlk kurulan mescid konusunda yapılan tartışmalarda ehl-i kitabın fasid istidlalleri çürütülüp hükm-ü ilahi tebarüz ediyor.
 

De ki; Allah doğru söylemiştir.

• Allah, deve eti ve sütünün Hz. İbrahim'e helâl olup; Yakub (as) onu kendine haram kıldığı için İsrailoğullarına da haram olduğu hususunda doğruyu söylemektedir."

• "Allah, diğer yiyeceklerin İsrailoğullarına helâl olduğu, bunların ise, onların kötü fiillerine bir ceza olmak üzere, haram kılındığı hususunda doğru söylemektedir."

"Allah doğruyu söylemiştir" ifadesi, Kuran'da zikredilenlerin Hz. Muhammed'in sözü olmayıp Allah kelâmı olduğuna ve yahudilerin yalan söyledikler ine işaret eder. Çünkü birbirine zıt iki haberden biri doğru ise diğeri mutlaka yal andır. Dolayısıyla burada Allah'ın doğru söylediği bildirilince yahudilerin yalan söyledikleri kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
 

İbrahim'in tevhid dinine uyun.

"İbrahim'in dini" diye çevrilen "millet-i İbrahim" tamlaması, Hz. İbrahim'e bildirilmiş olan ve bütün peygamberler tarafından benimsenip tebliğ edilen ilâhî ilkeleri, topyekûn bir inanç sistemini ifade eder. Hanif; bütün sahte bozuk dinlerden yüz çevirmiş demektir.

Bu emirden maksad, Hz. Muhammed'in inanç ve ahlak bakımından Hz. İbrahim'in dini üzere olduğunu bildirmektir.

Ahkam bakımından; Hz. İbrahim'in dini üzeredir; Hz. Muhammed, o bahsedilenlerin helâl olduğu hükmünü bildirince, Hz. İbrahim de onun helâl olduğuna hükmetmiş olur.

Usûl (inanç) bakımından onun dini üzere olmasına gelince, Hz. Muhammed sadece tevhide ve Allah'tan başka her türlü ma'buddan uzak kalmaya davet eder. Hz. İbrahim de bu inançtadır.

Hz. Muhammed yeni bir din uydurmamıştır. Ona vahyedilen Kuran; bütün hak dinlerde var olan ancak unutulmuş veya tahrif edilmiş evrensel ilkeleri içermektedir. O geçmiş peygamberlerin bir devamıdır.

Hz. İbrahim Allah'ın halilidir. Ona uymamız emredildiğine göre, onun gönül dünyasındaki ihlası, samimiyeti de yaşamamız emredilmiş demektir. Bir kişi, bütün taat ve ibadetleri yapsa da kalbinde muhabbeti Allah için halis ve muhlis etmezse o kişi soğuk demiri dövüyor demektir.

Hz. İbrahim'in milletine tabi olmanın alametleri:

   1- Hakka tabi olmak

   2- İslam dışındaki bütün dinlerden yüz çevirmek

   3- Evliyaullahı sevmek

   4- Allah'ın düşmanlarını düşman bilmek
 

Tevhid dini

İslam dini ve medeniyeti; kaynak olarak vahye, imamet olarak risalete, uygulama olarak sünnete, inanç olarak tevhide, yöntem olarak tebliğ, hicret ve cihada, beşeri tavır olarak uhuvvete, kardeşliğe dayanır.

İslam teslim’dir. Teslim ise yakindır, yakin tasdiktir. Tasdik ikrar, ikrar eda, eda da ameldir.

İslamiyet'in içinde hiç bir kötülük, İslamiyet'in dışında da hiç bir iyilik yoktur. Ebu-l Vefâ

Müslümanın her şeyi müslümana has olmalıdır. Yemesi, içmesi, giymesi hep Allah tarafından belirlenmiştir.

Kafir ile musluman dış görünüşünden birbirlerinden ayırt edilmelidir. Müslüman kadın ve erkek öyle giyinmelidir ki kafirlere benzemesinler.

Müslüman sadece söylediklerinden, yaptıklarından değil, söylemesi gerekirken söylemediklerinden, yapması gerekirken yapmadıklarından da sorumludur. Müslüman kimliğinden utanan değil o kimliğe layık olmadığı için kendinden utanan kimsedir.

İnkarı gerekeni inkar etmedikçe, kabul edilmesi gerekeni kabul etmedikçe iman edilmiş olmaz.
 

O müşriklerden değildi.

Hz. İbrahim Allah'tan başka hiçbir şeye tapmamış, şirk kuşkusu taşıyan her türlü sapkın görüşten uzak, Allah'ın birliğine inanan ve yalnız O'na kulluk eden yüce bir peygamberdi. Bazısının güneşe ve aya, Arapların putlara tapmaları; Yahudilerin Üzeyr (as)'in Allah'ın oğlu olduğunu iddia etmeleri ve hristiyanların, Hz. İsa'nın Allah'ın oğlu olduğunu iddia etmeleri gibi, Allah'a şirk koşmamıştı.

Bu cümle, Hz. İbrahim'le yahudiler arasında bir alaka olmadığını açık şekilde beyan eder.

'İbrahim müşriklerden değildi' cümlesi kinaye ile 'Siz müşriksiniz' demektir. Allah'ın helâl kıldığı bir şeyi papazlar, rahipler veya hahamlar har am kılar, ehl-i kitap da onlara uyar, din adamlarını ilah yerine koyarlardı.
 

Hz. İbrahim

O; put işlerine bakan, put yapan bir yetkilinin oğlu olduğu halde, puta tapmamak için, o bakanlığın kendisine verdiği imkanları kabul etmedi. Allah'a ibadet ve itaat hürriyetini seçince toprağında hiçbir sebze nin ve meyvenin yetişmediği Mekke'ye yerleşmeyi terc ih etti. Babil'de bir eli yağda, bir eli balda yaşamayı terk edip bir otun bil e bitmediği Mekke'de yaşamayı seçti. Su da yoktu, oraya varmasıyla Allah ona su lütfetti.

İbrahimce duruş: Kurtuluşu ateşin sönmesinde değil, yanmasında bilmektir.

İbrahimce yanış; Rabbine ateşten önce teslim olmak, O'na teslimiyette ateşten çok yanıp tutuşmaktır.

İbrahimce diriliş; Yanmayı göze alarak, ateşe "yanma"yı öğretmektir. 'Serin ve selamet'i bağrında göstererek, ateşe "yandığını" hatırlatmaktır.

İbrahimce okuyuş; ateşe atanı da, ateşe atılanı da, ateşi de kaderin içinde okumaktır. Nemrut nefsine; "atan sen değilsin, Allah'tır" dedirtmektir.

İbrahimce yöneliş; günahın ortasında "serinlik ve selam" olan rahmetten ümitlenmektir.

İbrahimce biliş; günahsızlığın kurtarmayacağını, günahkârlığın batırmayacağını öğrenmektir. Günahsızlığıyla övünenin yanacağını; günahın mahcubiyetiyle yananın kurtulacağını anlamaktır.
 

Hz. İbrahim mancınığa konunca yer, gök, melekler, her yer ağladı. ‘Bize izin ver ona yardım edelim’ dediler.

Ateş de ağlayarak şöyle dedi:

‘Allah’ım Sen beni Âdemoğullarının emrine verdin. Hâlbuki senin dostunu benim ile yakacaklar. Sonra Allah onlara şöyle bildirdi:

'Eğer kulum bana dua eder yalvarırsa, ona icabet ederim. Eğer sizden yardım isterse ona siz yardım edin.'

Hz. İbrahim; Allah'ın yardımıyla yanmadı. ‘Ateşte iken hayatımın en güzel anlarını yaşadım. Bütün hayatımın öyle olmasını isterdim’ demiştir.

Belagat

 "Allah doğru söylemiştir" ifadesinde Yahudilerin yalancı olduklarına tariz vardır. Yani; 'Allah'ın indirdiği hükümlerde doğru söylediği kesin olarak sabit olduğu gibi, Yahudilerin de yalancı kimseler olduğu gerçeği de kesinleşmiştir.'

 'İbrahim'in dini' nisbetli kinayedir, İslam demektir.

 'İbrahim'in dini' izafeti; muzafın ve muzafın ileyhin şanını bildirir.

 'İbrahim'in dinine uyun' emri istila, irşad, tehdit bildirir.

 'İbrahim'in dinine uyun' vasıtalı kinayedir. İbrahim'in dinini şu anda ben tebliğ ediyorum, benim dediklerime tabi olun, demektir.

 'O müşriklerden değildi' ifadesi; yahudilerin şirk sayılan inançlar taşıdıklarına tarizdir.

 حَنِيفاً ile مُشْرِكاً arasında tibak-ı icab vardır.