Sureler

Göster

Âl-i İmrân Sûresi 98. Ayet

قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِۗ وَاللّٰهُ شَهٖيدٌ عَلٰى مَا تَعْمَلُونَ

98-De ki: ‘Ey kitap verilenler, niçin Allah’ın ayetlerini inkar ediyorsunuz? Allah ﷻ yaptıklarınızı görmektedir.’

 

Ayette Allah'ın ﷻ ayetlerini inkara yeltenmeleri hem kendi kitaplarındaki hükümleri hem Kuran'ı inkar etmeleri sorgulanıyor. Allah'a ﷻ inandığınızı iddia ediyorsunuz. Oysa Allah yaptıklarınızı görüyor, biliyor. O'ndan korkmuyor musunuz? O'ndan haya etmiyor musunuz? O'na gerçekten inanmıyor musunuz? Ne bu hal? Allah'a ﷻ inanan O'nun ayetlerini inkar eder mi?

Siz ehl-i kitap olasınız, ceddinizden onca peygamber gelsin, binlerce sayfalık kitap, Tevrat, levha levha size gönderilsin, İncil, Zebur verilsin, nice mucizeler yaşansın ve siz hala inkar edin. Sizin inkarınız delilsizlikten, bilgisizlikten olamaz. Olsa olsa, haset, kibir, heva, taassup, hubb-u dünya, inat ve azgınlıktan olur. Gerçeği görür, bilir, kapatırsınız. Siz görmezden geliyorsunuz diye hakikatler kapanır mı? Güneş balçıkla sıvanır mı? Allah yaptıklarınıza şahit, bunun farkında mısınız?
 

Ey ehl-i kitap, niçin inkar ediyorsunuz?

"Ey Kitap ehli, ne diye Allah'ın ﷻ ayetlerini inkâr ediyorsunuz; bunun sebebi nedir? İslâm'ı reddetmenize deliliniz nedir?"

Ehl-i kitaptan birine "Muhammedin Peygamberliğini All ah tarafından size gönderilen kitapta buluyor musunuz?" diye sorulduğunda "hayır" derlerdi.

'Allah'ın ﷻ ayetleri' Kuran'la gelen; dünyadan zühd, vera, takva, nefsi hevadan men etme, bakiyi faniye tercih, halktan yüz çevirip Hakk'a yönelme, varlığını hakiki maksada sarf etmektir.

İlâhî dinlerin asılları, amaçları da birdir. Ulûhiyete, tevhide, yüksek ahlâk ve fazilete davet, yalnızca Allah'a ﷻ ibadet çağrısı için izledikleri yolları da birdir. Çeşitli dinlere tabi olanlara düşen, ellerinde din adına bulunanlara taassupla yapışmaksızın bir araya gelmektir. İslâm; semavî dinlerin sonuncusu olduğuna göre, sair dinlerin mensuplarına düşen İslam sancağı altında bir araya gelmektir.

Bu hitap, o devirde ehl-i kitap için olmakla beraber, dal bid delalesiyle müminlerin kendi kitapları hakkında kaynaksız yorum yapmamalarına tenbihtir.

Düşünmeyen ve arınmayan insan, Hadisleri ve Kuran'ı değerlendiremez.

Kuran ilmi, tevil yapan cahillerin, tahrif eden azgınların, iptalci müfterilerin, düşman olan her neslin elinden muhafaza olunacaktır.

Bir kimsesinin bedbaht olmasının alameti (işareti, belirtisi) üçtür:

1- Kendisini ilim verilip amelden mahrum bırakılması,

2- Amel verilip ihlâstan mahrum bırakılması,

3- Allah dostları ile sohbete nail olup onlara hürmetten mahrum olması. Muhammed bin Fadl Belhi
 

Allah yaptıklarınıza şahit olduğu halde...

"Allah ﷻ, yaptıklarınıza, Allah'ı ve Rasulü'nü kasıtlı olarak inkâr etmenize şahittir."

'Allah yaptıklarınıza şahittir' Allah sizin hazır, hayır amellerinizde niyetinizi bilir, onunla sizi cezalandırır. Te'vilâtı'n Necmiyye

Mümin, Hz. Peygamberin Hz. Muaz’a tavsiyesini bütün insanlığa yapılmış kabul etmeli ve uymaya çalışmalıdır:

‘Ey Muaz, sana Allah'tan korkmayı, doğru söylemeyi, sözüne sahip olmanı, emaneti yerine getirmeyi, ihanet etmemeyi, komşu hakkını korumayı, nezaketli konuşmayı, güzel davranmayı, selam vermeyi, dünyadaki emeli azaltmayı, imanın eteğine yapışmayı, Kuran anlayışlı olmayı, zayıfları korumayı tavsiye ediyorum.

Doğruyu yalanlamaktan, adil bir idareciye isyan etmekten, bozgunculuk yapmaktan sakındırıyorum.

Sana her ağacın, her toprağın, her taşın yanında Allah'ın ﷻ takvasını vasiyet ediyorum. Her günah için bir tevbe ihdas etmeni, gizli günah için gizli tevbe, açık günahlar için de açıkça tevbe etmeni tavsiye ediyorum.
 

eş-Şehîd (cc)

Allahu Teala her yerde hazır, her şeyi bilen ve gören, ahirette de herkese halini bildirendir. İnsanların dünyada yaptıklarına kıyamet günü bildiği ve müşahede ettiği şekilde şehadet edecektir.

شَهِيد kelimesi شَاهِد'in mübalağasıdır. Şahid, bir hadise vukua gelirken orada olup, hadisenin vukuunu gözüyle görendir. Hadise yerine uzak olanlar, gözleriyle göremeyeceklerinden, başka vasıta ile olayı öğrenseler bile onlara şahit denmez. 'Şehid' insanların hazır bulunmadıkça bilemedikleri şeyleri bilen, gören ve haberi olandır.

Rakib ile Şehid sözcükleri eşanlamlı sözcüklerdir. Bu yüzden murakabe kalbi amellerin en üstünü olarak kabul edilmiştir. Allah’a Rakib ve Şehit isimleri ile dua etmek de kalbi amellerin en önemlilerindendir.

Allahu Teala kullarının görmedikçe bilemeyeceği bütün hadiseleri bilir, her şeye hem şahittir, hem şehiddir. Allah'ın ﷻ her yere, her şeye ve her zerreye yakınlığı birdir. Yakın olduğu için her işi görmekte, her sözü işitmektedir.

Allahu Teala mutlak surette her şeyi bilir. Bu yönden adı el-Habir’dir. Varlığın dış yüzünü bilmesi yönünden de, adı eş-Şehid’dir.

Bu kelimenin, ism-i meful manasında olması mümkündür. Buna göre Allah Şehit’tir; kendisine şahitlik yapılandır. Çünkü kelime-i şehadetle kullar, O’nun bir olduğuna şahitlik etmektedir. Kainattaki tüm mahlukat da Allah'ın ﷻ varlığını gösteren birer şahit hükmündedir.

Başkalarının yanında yapmaktan çekindiği kötü işleri tek başına kaldığında yapacak olursa her zaman, her yerde hazır ve nazır olan Allah’a ehemmiyet vermemiş demektir. Allah’ın her yerde bulunduğuna ve her işi görmüş olduğuna inananlar temiz ve dürüst insanlardır. Onlar kimsenin yanında kötülük yapamadıkları gibi, tek başına kaldığı, hiç kimsenin görmediği ve duymadığı yerde de kötülük yapamazlar. Hatta kötülük yapmayı içlerinden dahi geçirmezler. Allah Alim ve Habir’dir. İçimizi de, dışımızı da aynı surette görür ve bilir.

Mümin; Allah’ın her şeyden haberdar ve her şeye şahit olduğunu düşünür, günah ve isyan seline kapılmaz. 'Rabbim her işime şahit, beni her lahza görmektedir' der ve ayrılık kayasını aradan çıkarır, Rabbine karşı sevgi, muhabbeti, kulluğu bin kat daha artar.

Mü’min, hayatının her anını muhasebeye tabi tutar. Efendimiz ‘Akıllı kimse, kendisini hesaba çeken ve ölüm sonrası için çalışandır…’ buyurmuşlardır. Seleften bir zat ‘Muttaki bir kimse, zalim bir sultan ve cimri bir ortaktan daha şiddetli bir şekilde nefsini muhasebeye çeker’ diyerek, bu işin ehemmiyetini bizlere bildirmişlerdir.
 

Bir gece dertli bir kadın İmam-ı Azam’ın kapısına geldi ve:

‘Ya imam, bir müşkülüm var, fetva almaya geldim!’ dedi. Ebu Hanife Hazretleri:

‘Halife bizi fetva vermekten men etmiştir’ dedi. Kadın:

‘Ya imam, halife senin fetva verdiğini nerden bilecek, gecenin bu saatinde kim görecek?’ deyince, İmam-ı Âzam şöyle cevap verdi:

‘Halife bilmezse, Allah da mı bilmez? O her şeyimize şahittir.’
 

 

Sebeb-i Nüzulü

Bu ve sonrasındaki 99. âyet, Evs ve Hazreç kabilelerini cahiliyedeki gibi birbirlerine tekrar düşman etmek için çalışan bir Yahudi hakkında nazil olmuştur. Allah Teala bu iki âyetle o Yahudiyi azarlamış, yaptığı şeyin çirkinliğini bildirmiştir.

 

Belagat

 'Ey ehli kitap' nidası, tevcihtir. 'Hem kitap ehli olmak, hem de inkar etmek yakışır mı?' anlamındadır.

 'Niçin Allah'ın ﷻ ayetlerini inkar ediyorsunuz?' istifhamı; tevbih, tekdir ve kınama ifade eden bir sorudur.

 'Allah'ın ﷻ ayetleri' izafetinde الَله özel isminin zikri, azamet ve tazim bildirir.

 'Allah yaptıklarınıza şahiddir' cümlesinde, zamir yerine özel ismin gelişi, muktezay-ı zahirin hilafına kelamdır, zihne yerleştirmek, tazim içindir.

 'Yaptıklarınız' sıfatlı kinayedir.

 Lazım; Allah yaptıklarınıza şahittir, melzumu; karşılığını verecektir.

 شَهِيد 'Bilmek, görmek' anlamıyla, كفر fiilinin 'Örtmek, kapatmak' anlamı arasında tibaka mülhak, îhamı tezat vardır.