Sureler

Göster

Âl-i İmrân Sûresi 113. Ayet

لَيْسُوا سَوَٓاءًؕ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اُمَّةٌ قَٓائِمَةٌ يَتْلُونَ اٰيَاتِ اللّٰهِ اٰنَٓاءَ الَّيْلِ وَهُمْ يَسْجُدُونَࣞ

113- Onların hepsi bir değildir. Kitap ehlinden gece vakitlerinde Allah’ın ayetlerini okuyan, secdeye kapananlar vardır.

 

Cenab-ı Hak bu ayette bize insaflı ve adaletli olmayı talim ediyor. Ehli kitabın kötülükleri, inkarları, isyanları ayyuka çıkmışken içlerinde çok az da olsa Efendimizin vasıflarını Tevrat'ta okuyarak inanıp müslüman olan bazı yahudi alimleri Cenâb-ı Hak bu muameleden tenzih edip özelliklerini sayıyor.

Buradan da anlaşılıyor ki; tek ayrım iman ve takva, onun dışında şu soydan, bu ırktan olması bir eksiklik, bir fazilet değildir.

'Sizin en keremliniz en takva sahibi olanınızdır' diye, Rabbimiz fazileti takvaya tahsis etmiştir. Biz de insanlara insaflı davranıp çevresinde bulunan kötüler yüzünden iyileri tahkir etmeyip, Allah'a ﷻ yakın olan her kulu yakın bilmeli, insanlara takvalarına göre değer vermeliyiz.

İnsafı elden bırakmamalı. İslam'la yeni tanışan veya yeni barışan kimseleri hoş tutup ürkütmemeli. Kalplerini İslam'la ülfet ettirmeye çalışmalı. Eski yaptıklarını asla hatırlatmamalı.
 

Hepsi bir değillerdir.

♦ Önceki ayette Ehl-i kitabın vasıfları anlatıldıktan, özellikle Yahudilerin şimdiki ve gelecekteki halleri açıklandıktan sonra, az da olsalar, içlerinden mü'min olanların durumlarını açıklamak, Cenâb-ı Hakk'ın adaletinin bir gereğidir. Yani; daha önce zemmedilen ehli kitab ile müslüman olan ehli kitab bir olmaz.

♦ 'Ehl-i kitap' bütün din mensuplarından, kendilerine kitap verilmiş olan herkestir. Müslümanlar da bu ifadeye girer.

♦ Hz. Muhammed'e ﷺ inanan herkestir. Allahu Teâlâ onları "ehl-i kitap" diye adlandırmıştır.

Onlardan kaim bir grup vardır.

'Allah'ın ﷻ dini üzerinde hak ve adaletle kaim, sabit, hidayet üzere bir cemaat de vardır. Allah'a ﷻ itaat eder, kitabın hududuna, farzlara riayetle sımsıkı yapışırlar, hayır sebeplerine tutunur, Resûlullah'a yardımcı olur, gece ibâdete dalar, çokça teheccüd kılar, namazd a Kur'an okurlar. Marufu emreder, münkeri yasaklar. Hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salihlerdendir. Diğerleri ise böyle değildir.'

Veya cümlede hazif vardır, "Ehl-i Kitabın içinde, kâim bir ümmet vardır" deyince, sözün tamamlanması için, "İçlerinde böyle olmayan, kınanmış, mezmum ümmetler de vardır" denilmesi gerekirdi. 'Birbirine zıt iki cümlenin birini zikretmek diğerini zikretmekten müstağni kılar' kaidesine riayetle, ötekini söz konusu edilmedi. Arapçada, iki zıddan biri söylendiği zaman, diğerine ihtiyaç hissedilmez. İki zıddan biri zikredilince, o tek başına ikisi hakkında bir bilgi verir.
 

Gece yarıları secdelere kapanarak, ayetleri okurlar.

"Tilâvet" okumak demektir. Kelimenin aslı: " تَلَى Peşinden getirmek" anlamındadır. Buna göre tilâvet, bir lafzı başka bir lafza eklemek, bitiştirmektir.

"Allah'ın ﷻ âyetleri" tabiriyle bazen, Kurân'ın âyetleri; bazen de Cenâb-ı Hakk'ın zâtına ve sıfatlarına delâlet eden çeşitli varlıklar murad edilir. Burada birinci mâna kastedilmiştir.

• Yani, "Kitab ehli ile Ümmet-i Muhammed bir olamazlar. Ümmeti Muhammed Allah'ın ﷻ âyetlerini gece saatlerinde veya gecenin ortasında okurlar. Yani yatsı namazını kılar, namazda Allah için hudû ile, Allah'ın ﷻ rahmet ve fazlını arzu ederler. Onlardan başka ehli kitab olanlar bu namazı kılmazlar."

Hasan el-Basrî "Onlar ayaklarıyla (kıyamda durarak) başlarını, başlarıyla secde ederek ayaklarını dinlendirirler" demiştir.

'Secdeye kapanarak Allah'ın ﷻ âyetlerini gece saatlerinde okurlar' cümlesi, namaz kıldıklarını anlatmaktadır. Çünkü Kur'ân okumak, rükû ve secde halinde söz konusu değildir.

• Bu namazdan kasıt yatsı namazıdır. Ümmeti Muhammed bu namazı kılar, başka ümmetler kılmaz.

Bir gece, Resûl-ü Ekrem yatsıyı tehir etti. Hatta Rasulü Ekrem'in tek başına namazını kıldığını zannettiler. Geç saatlerden sonra Cenab-ı Peygamber çıkageldi ve şöyle buyurdu:

- Bu namazı (yatsıyı kasdediyor) biraz geciktiriniz. Çünkü siz bu namaz sayesinde diğer milletlerden üstün kılındınız. Sizden evvel hiç bir ümmet bu namazı kılmamıştır.

• Veya "Kitap ehli günahlarda eşit değildirler. Onlardan bir cemaat vard ır ki, secde ettikleri halde gecenin saatlerinde Allah'ın ﷻ âyetlerini okurlar" demektir. Bu cemaatten maksat, İslama girmiş kitap ehlidir. Okunmakta olan âyetler, Kur'an âyetleri, gece saatlerinde yapılmakta olan secdeden maksat, teheccüt namazıdır.

• Burada söz konusu edilen, akşam ile yatsı namazı arasındaki namazdır.

• "اٰنَاءَ -saatler" demektir. Gecenin âna'ı, gece saatleri, demektir. İbn-i Abbas (ra), Gecenin âna'ı, gecenin ortasıdır, demiştir.

• Bu vasıf, "Onlar, Allah için huşu ve hudû duyuyorlardı" manasında da olabilir. Çünkü "huşu" "secde" kelimesi ile de ifâde edilir.
 

Tilavet; ayetleri okumak

Tilavet; kitab-ı ilahiye bağlanmak, ciddiye almak, takip etmek demektir. (el Müfredat)

Taş taşımak, münafığa Kuran okumaktan daha hafiftir. Evs b. Abdullah

Bazı kimseler Kuran okumaya başlar, bitirinceye kadar melekler onlara rahmet okur. Buna mukabil bazı kimseler Kuran okumaya başlar, bitirinceye kadar melekler onlara lânet eder. Bunun sebebi, helalini helâl ve haramını haram tanımamasıdır.

Ademoğlu Kuran-ı Kerim’i okurken başka bir şey karıştırır, sonra tekrar okumaya döner ve böylece karıştırır durursa, Allah tarafından kendisine ‘Ne oluyorsun? Neden benim kelamımı lüzumsuz sözlerle karıştırıyorsun?’ denir. İbni Mesud

Hafızlara yakışan insanlar uykuya daldıkları zaman gecesini, lafa daldıkları zaman gündüzünü bilmeli (bu sırada Kuran okumalı). İnsanlar neşelendikleri zaman Kuran’ın hüzün ayetlerini, güldükleri zaman da ağlatıcı ayetlerini, lafa daldıkları zaman sükut ve tefekkürü emreden ayetlerini, kibirlenip kendilerini beğendikleri zaman tevazuu emreden ayetlerini hatırlamalıdırlar. Yine hafızlara yakışan vakur ve halim olmaktır. Kötü huylu, kavgacı, bağırıp çağırıcı ve hiddet sahibi olmamaktır.

İbni Ömer ve Cündüb’den naklen: Uzun zaman yaşadık, bazılarımız Kuran tamamen nazil olmadan iman etti. Hz. Muhammed’e ﷺ her sure nazil oldukça, helâl ve haramını, emir ve nehyini öğretir, hepsini tatbik eder ve öğretir, herkes Kuran’dan kendini ilgilendirecek olan kısmını bilirdi. Şimdi bir takım insanlar var ki Kuran-ı Kerim nazil olduktan sonra iman ettiler, Kuran-ı Kerim’i başından sonuna kadar okudukları halde ne emrini bilir, ne yasağını ve ne de kendi indinde kalacak olanı. Hurmanın yaramayanı gibi onu etrafa saçar.

Kuran okumanın üç derecesi vardır:

1- En aşağı derecesi yalnız tecvid ile okumaktır.

2- Orta derecesi tecvidle ve manasını anlayarak okumaktır.

3- En üstün derecesi tecvidle ve manasını anlayarak tadını kalbinde duyarak okumaktır. Ebu'l Hay Faruki
 

Namaz ve secdenin fazileti

Secde sözlükte eğilme ve boyun büküş demektir. Bu anlamda secde Allah’ın önünde eğilme ve O’na karşı kulluk etmek demektir ki insanları, hayvanları ve cansızları kuşatır.

Secde; üstün bir varlığın önünde, onu büyüklemek ve kendini o varlığın karşısında küçük görmek üzere, saygıyla eğilmek, yere kapanmaktır.

Secde son derece tevazu ile alçalıp baş eğmektir, kibrin karşıtıdır. İslâmi manada alnı yere koymak şeklindeki Allah’ı tazimin ve Allah’a itaat etmenin en yüksek göstergesidir.

Secde; kibir ve gururunu ayaklar altına alarak en değerli azan olan alnını Alemlerin Rabbi'nin huzurunda yere koyarak ubudiyetini ifade etmendir.

Secde; Şeytan'ın kaybettiği imtihanı kazanmaktır.

Secde; dualara icabet anıdır.

Secde; huzura ermenin ve kalbi itminanı elde etmenin kapısıdır.

Secde; sadece secde edenlerin hissedebileceği müthiş bir tattır. İhlaslı bir kalple, bu manaların tamamının bilincinde olarak Allah için secdeye kapanmak, kişiye kulluğunu, Allah karşısında ne kadar aciz ve zayıf olduğunu, O'na olan ihtiyacını ve beşeri yetersizliğini fark ettirir; Onu sufIi alemden alarak ulvi alemlere sevk eder.

Secdenin diğer ibadetlere nazaran kıymeti daha fazladır:

♦ Secdeyi ulvi ve süfli alemdeki tüm mahlukat yapmaktadır.

♦ Secde ancak ibadet olarak yapılır ve niyete gerek duyulmaz. Oysa kıyam, ancak niyet edildiğinde ibadete dönüşür.

♦ Secde, namaz dışında da başlı başına ibadettir.

♦ Cehennem Ademoğlunun bedeninin hepsini yakar, ancak secde yerlerine dokunmaz.

♦ Kıyamet sahasında insanlar başka bir ibadetle değil, sadece secdeyle emrolunurlar.

♦ Rasulullah ﷺ şefaatten önce secde edecektir.

✦ Herhangi bir kul Allah için bir secde yaparsa Allah onun makamını bir derece yükseltir, bir hatasını da silip affeder. Hadis-i Şerif

✦ Kul, gizli secdeden daha üstün bir ibadetle Allah'a ﷻ yaklaşamaz. Hadis-i Şerif

✦ Âdemoğlu, secdeyi emreden ayetlerden birini okuyup da secde ettiğinde, şeytan kendisinden uzaklaşır ve ağlayarak şöyle der: 'Yazıklar olsun bana! Şu adam, secde ile emrolundu ve bu emre uydu. Böylece cenneti kazandı. Secde emrine isyan ettiğim için bana da ateş vardır.' Hadis-i Şerif

✦ Kul namaza kalktığında, nefsi, kalbi ve kalıbı Allah'a ﷻ yönelmişse anasından doğduğu gün gibi günahlarından ayrılmış olduğu halde namazdan çıkar. Hadis-i Şerif

✦ Kim iki rekât namaz kılar ve bu esnada içinden başka bir şey geçirmezse, geçmiş günahları affolunur. Hadis-i Şerif

✧ Namaz, müminin istirahatidir. Hz. Ali

✧ Namaz şükrün, kulluğun en yüksek belirtisidir. İbadetlerin hepsini kendinde toplayan ve Allah'a ﷻ en çok yaklaştıran ibadet namazdır.

✧ Namaz yalnız Allah'tan korkanlara kolay gelir.             

✧ Sana ağır gelen o bir secde var ya, binlerce secdeden alıp kurtarır seni. Muhammed İkbal

✧ Bütün laifelerinle, kalbin ve ruhunla secde etmelisin. Cesetle secde edip nefsin dimdik ayakta durduktan sonra ne kıymeti var?                        

✧ Namaz, mekanik hayattan hürriyete kaçıştır. M.İkbal

✧ Bir namazın suretinin şartı, suyla temizliktir; namazın ruhunun şartı ise ruhi temizliktir. Mevlâna

✧ Her vakte bin bahane bulur, bînamaz olan.

✧ Bir kul yeryüzünün herhangi bir noktasında Allah'a ﷻ secde ettiğinde kıyamet günü o yer, o adam lehine şahitlik eder ve öldüğünde üzerine ağlar.
 

   Güneş dağın ardında, ateş kanıma düştü,

   Gölgeler duvarlara, elim yanıma düştü,

   Secdelerdeymiş Allah, bulmak alnıma düştü. Behçet Necatigil
 

Gece ibadeti

Allahu Teala gece namazının ehemmiyetini onyedi Mekkî, onüç Medenî ayetle bildirmiştir.

İnsan gece namaz kılarken Rabbine karşı daha ihlaslı ve samimi olur. Çünkü bu; kimsenin görmediği sırlı bir zamandır. Gece kalkmak nefse ağır gelir. Meşakkati çok olduğu için kıymeti de fazladır. Gece sessizliğinde dünyevi meşguliyetlerden uzak olan kalp, zikreden diline daha çok uyum sağlar.

Gece; rahmetlerin indiği, yerin ve göklerin Rabbinin nüzul ettiği vakittir. O yüzden bu vakitte yapılan ibadetin büyük etkileri vardır.

Gece namazı kalbi temizlemede etkin bir ibadettir. Geceyi uykusuz geçirmenin, nefsin hayvani duygularını öldürmede ilaç gibi bir tesiri vardır.

Hikmet pınarları gönüllere gece karanlığında akar. Allah'ın ﷻ kalplere hediyeleri ve fütuhatı, kişinin yeni fikirler bulup, anlayışının artması yine gece karanlığında gerçekleşir. Kişi anlamadığı, çözemediği mevzuları geceleyin çözer.

✧ Gece namazı kılanın bedeni sağlıklı olur. Allah onun yüzüne nur ve parlaklık verir. Hoş simalı biri yapar.

✧ Gerçek iman, gece ortasında Rahman'la başbaşa kalarak öğrenilir.

✧ Münafık gece namazı kılmaz.

✧ Kabrini, gece karanlıklarında namaz kılmak suretiyle nurlandır. Hz. Ali

✧ Sabah olup gün ışıyınca, halk gece yol alanları över. Hz. Ali

Mükafat, amel cinsinden olacağından, teheccüd ehline Allah'ın ﷻ vereceği mükafatlardan biri de; çokça huridir. Çünkü teheccüd ehli geceleyin ailesini bırakmış, Allah'ın ﷻ mükafatına talip olmuştur.
 

Seleften bir zat geceleri teheccüd kılardı. Ancak bir gece gaflet bastı, kalkamadı. Rüyasında biri ona gelip; 'Ey filan, dünür gelmeyi her gece adet edinmiştin. Bu gece seni bundan alıkoyan nedir?' dedi. O zat şaşırarak; 'Bu ne demek?' deyince, rüyasındaki kişi şöyle dedi: 'Bilmiyor musun; teheccüd ehli gece namazına durduğunda melekler; 'İşte dünürcü kız istemeye geldi' derler.

 

Sebeb-i Nüzulü

113 ila 115. ayeti kerimelerin sebeb-i nüzulü hakkında birkaç rivayet vardır.

• Abdullah bin Selâm, Sa'lebe bin Şu'be, Esid bin Şu'be, Esed bin Ubeyd ve diğer bazı yahudiler müslüman olunca, Yahudi hahamları "Muhammed'e ancak bizim en düşüklerimiz iman ettiler. Eğer onlar bizim hayırlılarımızdan olsalardı atalarının dinini terkedip başka dine gitmezlerdi" deyip onlara hitaben: "Dininizi başka bir dinle değiştirmekle ihanet ettiniz, hâinler oldunuz, kâfir olup hüsrana düştünüz" dediler.

Cenab-ı Hak, onlara cevab olarak bu âyetleri (113, 114, 115.ayetleri) indirdi.

• Hz. İsa'nın dini üzere iken Hz. Muhammed'i ﷺ tasdik eden 40 Necranlı, 32 Habeşli ve 3 (veya 8) Rum hakkında nazil olmuştur. Bu kimseler sûrenin 199. âyetinin de nüzul sebebidir.

• Rasûlullâh Medine'ye gelmeden önce Ensar arasında Es'ad bin Zürâre, Berâ bin Ma'rûr, Muhammed bin Mesleme ve Ebu Kays bin Sırme bin Enes gibi muvahhidler vardı. Bunlar cünüblükten gusleder ve hanîflikle amel ederlerdi. Rasûlullah Medine'ye gelince hemen iman ettiler. Ayet-i kerime onlar hakkındadır.

• Bu âyet-i kerimeler müslümanların kıldığı, diğer ehl-i kitabın kılmadığı yatsı namazı hakkında nazil olmuştur.

Bir gece Hz. Peygamber yatsı namazını geciktirmiş, sonra mescide gelmişti. Ashabın mescidde namazı beklediklerini görünce "Bu dinlere mensup olanlardan sizin dışınızda kimse bu saatte Allah'ı zikretmiyor" buyurdu ve "Onlar ne hayır işlerlerse elbette ondan mahrum bırakılmayacaklardır. Allah takvaya erenleri en iyi bilendir" cümlesine kadar olmak üzere bu ayetler nazil oldu.

 

Belagat

 لَيْسَ camid, nakıs bir fiildir. İsmini ötre, haberini üstün yapar. Olumsuzluğu şimdiki zaman içindir. Haberi cümle olarak gelince ismi şan zamiri olarak gelir. İstisna edatı yerinde de kullanılır. Bu durumda kendinden sonra müstesna haber olduğundan devamlı mensubtur, isim devamlı gizli zamirdir.

 سَوَاءٌ cemisi اَسْوَاءٌ 'dür. Eşit, orta, düz, benzer, denk anlamlarında kullanılan bir isimdir. Bulunduğu cümledeki fiili masdar manasına getirir.

 "Kitap Ehli'nden bir zümre vardır ki..." devamlılığı ifade etmek üzere cümle bir isim cümlesidir. Abdullah b. Selam gibi Efendimizin ashabına dahil olan, ihtida etmiş ehl-i kitab için sıfatlı kinayedir.

 Ümmet-i kaime denen, hakşinas, doğru Allah için kaim, mustakim, adil kimseler de yok değil.

 "Gecenin saatlerinde secde ederek Allah'ın ﷻ ayetlerini okurlar" cümlesi ise bu işin yenilenerek devam ettiğini (teceddüd) ifade eden bir fiil cümlesidir.

 Gece ibadetinin faziletini de idmaç sanatıyla bildiriyor. Tazammuni olarak, kaim ümmetin yani emr-i bil maruf yapan kimselerin gece ibadet yapmaları ve ayetleri mutlaka çalışıp hazırlık yapmaları, gündüz deşarj gece şarj olmaları gerektiğini bildiriyor.

 "İşte onlar salihlerdendir." Uzaklık ifade eden ism-i işaretin gelmesi, derecelerinin yüksekliğini, mevkilerinin yüceliğini anlatmak içindir.

 Özellikle medihler peşpeşe sayılmış tefri sanatıdır. Aralarında atıf-tezayuf vardır. Önceki ümmetlerin seçkinlerinin özelliğini sayarak bu ümmeti teşvik etmektedir. Salih olmanın özellikleri de cem mea taksim olarak anlatılıyor.